Sayfalar

26 Şubat 2012 Pazar

KADAYIFLI REVANİ

Kalan kadayıfları değerlendirmek için uydurduğum bir tarif. Denemenizi öneririm, kadayıfların çıtırlığı ayrı bir lezzet katıyor.
Malzemeler:
  • 1su bardağı şeker
  • 1 su bardağı un
  • 1 su bardağı irmik
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1/2 su bardağı sıvı yağ
  • 3 yumurta
  • Kabartma tozu
  • Çeyrek paket margarin
  • 2 su bardağı kadar tel kadayıf
  • Üzerini süslemek için ceviz
Şerbeti için;
  • 3 bardak şaker
  • 4 bardak su
  • 2-3 damla limon suyu
Yapılışı:
  • Öncelikle 3 bardak şeker ile 4 bardak suyu kaynatıp şerbetimizi hazırlıyoruz. Şerbet kaynayınca 2-3 damla limon suyu damlatıp bir taşım daha kaynatıyoruz. Biz tatlımızı yapana kadar şerbetimimizn soğuması gerkiyor.
  • Gelelim tatlımıza.... 3 yumurtayı 1 bardak şekerle iyice çırpıyoruz.
  • Sıvı yağı ve yoğurdu ekleyip tekrar çırpıyoruz.
  • Un, irmik, kabartma tozunu ekleyip çırpmaya devam ediyoruz.
  • Yağlanmış bir borcam tepsiye karışımı döküyoruz.
  • Margarini bir tavada eritiyoruz. Kadayıfları kavuruyoruz. çok kavurmaya gerek yok. Çünkü fırında da kızaracak.
  • Kavurduğumuz kadayıfları revaninin üzerine serpiyoruz. 180 dereceye önceden ısıttığımız fırına koyuyoruz. Yaklaşık 45 dk pişiriyoruz.
  • Tatlımız pişince fırından çıkarıp tatlı sıcakken soğumuş şerbeti üzerine döküyoruz.
  • Servis ederken dövülmüş ceviz parçaları ile süslüyoruz.. Afiyet olsun..

BİR İNSANIN ANAVATANI ÇOCUKLUĞUDUR

 

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

- Hayrola, neden elimi öpmek istedin?

- Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

- Ne oldu, nasıl oldu?

- Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.”

Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?

- Hayır, neden?

- Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?” Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!” diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.

Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:

- Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. “Ben ne biçim babayım,” diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Kayseri’ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.

- Radikal bir karar!

- Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.

- Eşiniz ne dedi?

- Hocam biliyor musun ne oldu?

- Ne oldu?

- Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz.”
- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!

- Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.

- Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?

- İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve “Hayır!” anlamına gelen “cıkk” dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. “Ne büyük tehlike!” diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.

- Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, “Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın,” demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.

- Eşiniz gelmek istemedi!

- Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. “Çok mu kötü hocam?” diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. “Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?”

- Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?

- Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım. İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. “O kadar mı kötü?” diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.

“Gel seni yeniden kucaklayayım!” dedim. Kucaklaştık.

Doğan CÜCELOĞLU

25 Şubat 2012 Cumartesi

HAMİLELİKTE GEVŞEMEK

Ünlülerin doğum koçu bebek hemşiresi Ayşe Öner'den hamilelikte gevşemenin önemini anlatan bir yazı aktarıyorum sizlere. İlk 3 aydan itibaren başlayarak doğuma kadar yapılan gevşeme egzersizleri anne adaylarının uykularını ve nefes alış verişlerini düzene sokmada çok faydalı olduğunu söylüyor. Hadi bakalım "hamiş"ler bilgilenelim...

http://www.anneoluncaanladim.com/yazarlar/26/ayse-oner/636/gevsemeyi-ogrenmeliyiz

Ayrıca Ayşe Öner'in http://www.ayseoner.com.tr/ kendi sitesinden de tavsiyelerini takip edebilirsiniz.

TERBİYELİ KAVRULMUŞ ŞEHRİYE ÇORBASI



Malzemeler:
  • 1 çay bardağı arpa şehriye
  • 5 bardak su (Ben 2 bardak tavuk suyu 3 bardak normal su kullandım.)
  • 1 yumurta sarısı
  • Yarım limonun suyu
  • Tuz ve karabiber
  • Yarım çay bardağı sıvı yağ
Yapılışı:
  • Tencereye sıvı yağı alıp şehriyelerimizi iyice kavuruyoruz. (Yakmamaya dikkat ederek.)
  • 2 + 3 suyumuzu da ekleyip şehriyelerin pişmesini bekliyoruz.
  • Çorba kaynayınca Bir kasede çırptığımız yumurta sarısı ve limon suyunu çorbaya karıştırarak ekliyoruz.
  • Tuzunu ve karabiberini ekleyip bir taşım kaynatıyoruz. Afiyet olsun...
  •  
     

ELMALI TOPLAR

Malzemeler:
  • 5-6 tane elma (Elmalar küçük ise 8-9 tane olabilir.)
  • 1 paket petibör bisküvi
  • 1çay bardağı şeker
  • 1 su bardağı ceviz içi (Fındık veya badem de olabilir.)
  • 50 gr tereyağı
  • 1 yemek kaşığı tarçın
  • Üzerini kaplamak için hindistan cevizi
Yapılışı:
  • Elmaların kabuklarını soyup rendeliyoruz.
  • Bir tencerede tereyağını eritip elmaları kavurmaya başlıyoruz. İçine 1 çay bardağı şekeri ve 1 kaşık taçını ekliyoruz.
  • Elmalar kavrulduktan sonra ceviz içini ekleyip karıştırıyoruz.
  • Bisküvileri küçük parçalara bölüp elmaların içinde iyice eziyoruz.
  • Karılım biraz ılıyınca elimize ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlıyoruz.
  • Yuvarladığımız elma toplarını hindistan cevizine bulayıp servis ediyoruz. Afiyet olsun...

ISPANAKLI PİDE

Malzemeler:
  • 1/2 kg ıspanak
  • 1/2 kg lor peyniri
  • 2-3 tane kuru soğan
  • 1 kaşık biber salçası
  • 1 kaşık domates salçası
  • 1 su bardağından biraz fazla zeytin yağı
  • Tuz, karabiber
Yapılışı:
  • Ispanakları iyice yıkayıp çok ince olmayacak şekilde doğruyoruz.
  • Soğanları da aynı şekilde çok ince olmayacak şekilde doğrayıp ıspanaklarla karıştırıyoruz.
  • İçine lor peyirini, biber ve domates salçasını, zeytin yağını, tuzunu ve karabiberini ekleyip iyice karıştırıyoruz.
  • Mahalle fırınına yolluyoruz. Antep'te yaşamanın en güzel tarafı mahalle fırınları. Dar zamanda seni kurtarıyor. Mahalle fırınına gönderme imkanı olmayanlar artık hamur yoğurup kendileri de yapabilir. Afiyet olsun...


    BU TEPSİLERDEN İSTİYORUM

    "bitahtasıeksik.com"sitesi hediye çekilişi düzenliyor. Bu şirin tepsileden siz de istemez misiniz? O halde siz de çekilişe katılın. http://bitahtasieksik.blogspot.com/2012/02/cekilis-vaaaar.html sitesini bence ziyaret etmelisiniz.Herkese bol şanslar....

    23 Şubat 2012 Perşembe

    KURU FASÜLYE PİYAZI

    Yazdan kalma bir tarif...
    Malzemeler:
    • 2 su bardağı haşlanmış kuru fasülye
    • 2 domates
    • 1 tane orta boy kuru soğan
    • Yarım demet maydanoz
    • Yarım limon
    • Tuz ve sumak
    • Zeytinyağı
    Yapılışı:
    • 2 bardak kuru fasülyeyi 4-5 saat öncesinden ıslayıp, haşlıyoruz.
    • Domatesleri küp küp, soğanları piyazlık, maydanozları da ince ince doğrayıp haşlayıp süzdüğümüz kuru fasülyelerle karıştıyoruz.
    • Tuzunu, limonunu, sumağını ve zeytin yağını ekleyip karıştıyoruz. Afiyet olsun...

    21 Şubat 2012 Salı

    SEBZELİ TAVUK HAŞLAMA

    Malzemeler:
    • 6 tane tavuk baget
    • 3 tane orta boy patates
    • 2 tane havuç
    • 4 tane orta boy kuru soğan
    • Tuz, karabiber
    • Defne yaprağı
    Yapılışı:
    • Sebzelerin kabuklarını soyuyoruz. Soğanları dörde, patatesleri ve havuçları çatala gelebilecek büyüklükte doğruyoruz.
    • Tavuk bagetleri de iyice yıkıyoruz.
    • Düdüklü tencerede içine 6 bardak su ve tuz-karabiberi ekleyerek tavukları ve sebzeleri haşlıyoruz. İçine 2 tane defne yaprağı atmayı unutmuyoruz. Afiyet olsun...

    19 Şubat 2012 Pazar

    MANTARLI BİFTEK VE DOMATESLİ PİRİNÇ PİLAVI

    Yaklaşık 2,5 ay gibi bir süre blogumla ilgilenememiştim. Bu tarif de o zamanlardan kalma bir tarif.
    MANTARLI BİFTEK
    Malzemeler:
    • 6 parça dana biftek (Etin dövülmüş olması gerekiyor)
    • Etin terbiyesi için: 1/2 çay bardağı zeytin yağı, 1/2 çay bardağı süt, kekik, kimyon, karabiber ve tuz.
    • 1 orta boy kuru soğan
    • 1 paket kültür mantarı
    Yapılışı:
    • Zeytinyağını, sütü ve baharatları karıştırarak etin yumuşaması için terbiye hazırlıyoruz.
    • Dövülmüş bifteklerimizi terbiyesi için hazırladığımız sosun içinde 1 saat kadar ağzı kapaklı bir kabın içinde buzdolabında bekletiyoruz.
    • Bu esnada kültür mantarlarını iyice yıkayıp 3-4'e bölüyoruz.
    • İnce ince doğradığımız kuru soğanla birlikte biraz tuz ve karabiber ekleyip soteliyoruz. Domates ve yeşil biber de eklenebilir tabi ki. Sanırım ben o zaman evdeki malzemelerle yapmıştım.
    • Terbiyelenmiş etlerimizi 2 kaşık sıvı yağ koyduğumuz kızdırılmış tavada arkalı önlü pişiriyoruz. Etler terbiyelendiği için yumuşacık oluyor.
    • Sotelenmiş mantarlarla birlikte servis ediyoruz. Afiyet olsun...
    DOMATESLİ PİRİNÇ PİLAVI
    Malzemeler:
    • 2 su bardağı pirinç
    • 3 tane olgun domates yada 1,5 su bardağı domates rendesi (ben yazın yapmış olduğum konserve domatesten kullandım.)
    • 2 kaşık tereyağı
    • 4 su bardağı sıcak su
    • 1/2 su bardağı soğuk su
    • Tuz
    Yapılışı:
    • Domates rendelerini bir tencereye alıp 1/2 su bardağı soğuk su ile suyunu çekene kadar pişiriyoruz.
    • Domatesin suyu çekince yıkanmış süzülmüş pirinçleri biraz domateslerle birlikte kavuruyoruz.
    • 4 su bardağı sıcak su ile erittiğimiz tereyağını ekleyip pilavı pişmeye bırakıyoruz.
    • Pilav suyunu çekince servis etmeden önce pilavı karıştırıyoruz. Afiyet olsun...

    18 Şubat 2012 Cumartesi

    YALANCI TAVUKGÖĞSÜ


    Malzemeler:
    • 1 litre süt
    • 150 gr. margarin
    • 1 su bardağı un
    • 1 kaşık nişasta
    • 1 su bardağı şeker
    • 1 paket şekerli vanilin
    Yapılışı
    • "Orta boy tencerede yağı eritiyoruz. Un ve nişastayı yağa ekleyip biraz kavuruyoruz.
    • Sonra kalan malzemeleri de ekleyip yoğun bir kıvama gelinceye kadar karıştırarak pişiriyoruz.
    • Ateşten alıp mikser ile 8-10 dk dakika karıştırıyoruz.
    • Geniş bir borcam'a yayıp, buzdolabında soğutuyoruz. Servis yapacağınız zaman tarçın ile süslüyoruz.
    • Rahat dilimlemek için; borcamı tatlıyı koymadan önce ıslatabiliriz ve ıslattığımız bir bıçakla kesebiliriz. Afiyet olsun...
    


    AŞKIN GÖZYAŞLARI-HZ MEVLANA



    Döndükçe etekler yelpazelenir
    Döndükçe gönülde aşk tazelenir.
    Mevlâna’nın yolu hep bir aşk medeniyeti olarak yaşadı. “Aşk benden doğmadı, aşk beni doğurdu.” diyordu. Allah aşkını anlatan çok güzel bir kitap. Bu kitap da beni ilki gibi çok etkilemişti. Tavsiye ederim.

    AŞKIN GÖZYAŞLARI-TEBRİZLİ ŞEMS

    Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: “Allah’a kavuşmayı isteyeni Allah da sever” Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır
    Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarp atın.
    Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız. Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: “Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum.” Mevlana içeri girer, mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar: “Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için
    ölmek ne demekmiş.” Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasılda aşk yağıyor..

    Beni çok etkileyen bir kitaptı, tavsiye ederim herkese..

    SALÇALI ERİŞTE

    Bu aralar canım hiç ummadığım şeyler çekiyor. Salçalı erişte de bunlardan birisiydi. Sanki aklıma gelen şeyi o anda yemeliyim. Annem yanımda olduğu için hemen yaptı sağolsun.. Pişinceye kadar çok büyük hayaller kurdum, o ağzıma alacağım ilk lokmanın ben de yarattığı o hazzı hayal ettim. Ama bir iki lokma alındıktan sonra mide bulantısı ve öğürtülerle hayalim sonlandı. Hamilelik halleri diyorlar etrafımdakiler... Ama bence bir an önce geçse iyi olacak; zira hiç eğlenceli değil...
    SALÇALI ERİŞTE



    Malzemeler:
    • 2 bardak erişte (Annem sağolsun her yaz yapar, biz de ondan nasipleniriz.)
    • 1 kaşık tereyağı
    • 1/2 kaşık biber salçası
    • 1/2 kaşık domates salçası
    • Tuz, karabiber
    Yapılışı:
    • 2,5 bardak suyu bir tencerede kaynatıyoruz. Su kaynadıktan sonra 2 bardak erişteyi içine atıp pişiriyoruz.
    • Tereyağını eritip biber salçasını ve domates salçasını yağda kızdırıyoruz.
    • Pişen erişteleri salçayla karıştırıyoruz. Tuz ve karabiberini atıp karıştıryoruz.
    Yanında da turp-mor lahana-havuç üçlüsü ve ayran ... Afiyet olsun...

    11 Şubat 2012 Cumartesi

    PATATES ÇORBASI

    Malzemeler:
    • 4 tane orta boy patates
    • 1 tane orta boy soğan
    • 2 yemek kaşığı sıvı yağ
    • 1 yemek kaşığı un
    • 5 su bardağı su
    • 1 su bardağı süt
    • 1 yumurta
    • Tuz ve karabiber
    • Üzeri için bir yemek kaşığı tereyağı ve pul biber.
    Yapılışı:
    • İnce ince doğradığımız soğanı 2 yemek kaşığı yağda kavuruyoruz.
    • Soğan kavrulmaya başlayınca 1 yemek kaşığı unu ekleyip kokusu çıkana kadar kavuruyoruz.
    • Rendelenmiş patateslerin suyunu süzüp tencerede soğanlarla birlikte 3-4 dk çeviriyoruz.
    • Üzerine suyu, tuzu ve karabiberi ekleyip patatesler pişene kadar kaynatıyoruz. İsteyen çorbayı blendırdan geçirebilir. Ama ben geçirmedim. Patatesler ağza gelince görüntü ve tat olarak mercimek çorbasından farklı bir çorba olduğunu anlıyorsun.
    • 1 bardak süt ile yumurtayı çırpıp kaynayan çorbaya yavaş yavaş ekliyoruz. 5 dk daha kaynatıyoruz.
    • Çorbamızı servis ederken tereyağında kızdırılmış biber gezdiriyoruz. Afiyet olsun...

    UZUN BİR ARADAN SONRA MERHABA...

    Gerçekten çok uzun bir ara oldu. Bu araya hayatım adına çok önemli şeyler sıkıştırdım. Daha doğrusu bu şekilde olması gerekti. Okuluma yakın bir semte taşındım. Bir tüp bebek deneyimimiz oldu. Çok şükür ki Rabbim yüzümüze güldü. Şimdi 9 haftalık hamileyim. Eşim ameliyat oldu. Çok şükür oda sağlığına kavuştu. Sömestir tatilinde Denizli'den bizimkiler, Hatay'dan eşimin ailesi, Mersin'den eşimin kızı Ece geldi. Cümbür cemaat bir tatil geçirdik. Tabiki internete kavuşmada çok sorunlar yaşadık. Ama şimdi rahat bir şekilde girebiliyoruz internete.
    Bu uzun arada anladım ki bloğum benim için çok önemliymiş. Çok büyük eksiklik hissettim hayatımda. Tabi ki tariflerim ve paylaşacağım şeyler birikti. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Sanırım en başından başlamak en iyisi olacak.

    10 Şubat 2012 Cuma

    DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ANNEM

    Anneciğim, bitanem, gözümün nuru, canım, sırdaşım, destekçim, beraber gülüp eğlendiğim, yeri geldiğinde gözyaşlarımızın iç içe geçtiği eşsiz kadın..

    Bu dünyaya gelişinin yıl dönümüne geldik yine, göz açıp kapayana geçiyor yıllar.. Ama her seferinde daha dolu dolu, daha güzel anılar katarak ilerliyoruz yolumuzda..

    Sözün özü annem, her zaman söylüyorum ve her zaman söyleyeceğim.. Senin gibi bir annem olduğu için çok şanslıyım..
    Seni çok ama çok seviyorum.. Yüzün hep gülsün.. Doğum günün kutlu olsun.. Nice mutlu senelere annem..