Sayfalar

27 Mayıs 2012 Pazar

PATATESLİ YOĞURTLU ETİMEK


Malzemeler:
  • 1 paket etimek (tuzlu veya tuzsuz fark etme, ama kepekli olasın biraz yumuşaması zor olabilir)
  • 3 su bardağı suyu süzülmüş yoğurt veya süzme yoğurt (Yoğurdun miktarı kullanacağınız kabın büyüklüğü ile alakalı.)
  • 2-3 kaşık mayonez
  • 2 diş sarımsak
  • 5-6 tane haşlanmış patates
  • Süt (Sütü patates püresi için kullanacağız, miktarını kendiniz ayarlayabilirsiniz)
  • Zeytin yağı, pul biber, tuz, karabiber
Yapılışı:
  • Patatesleri haşlayıp kabuklarını soyuyoruz. Biraz süt, zeytinyağı, tuz ve karabiberle karıştırarak patatesleri püre haline getiriyoruz.
  • Diğer taraftan yoğurdu, mayonezi ve rendelenmiş sarımsağı biraz tuzla karıştırarak sos haline getiriyoruz.
  • Bir borcama veya bir tepsiye etimekleri tek sıra halinde diziyoruz. Üzerine yoğurtlu sosun 2/3'ünü gezdiriyoruz. Sosumuz biraz bolca olursa etimekler daha kolay yumuşar. Bu tarifi bir gece önceden veya 5-6 saat önceden yapmakta fayda var. Çünkü etimeklerin kenarları biraz geç yumuşuyor.
  • Yoğurtlu sosun üzerine de papates püresini yayıyoruz.
  • Pürenin üzerine de kalan yoğurtlu sosu tekrar gezdiriyoruz.
  • Onun üzerine de zeytin yağda kavurduğumuz pul biberi döküyoruz. Ben bu tarifin benzerini sevgili Nuray Hoca'nın gününde yemiştim. O da 2 sıra etimek dizip, arasında yoğurt ve üzerine de yumurta sarılarını rendeleyerek yapmıştı. Ben patates püresini daha çok yakıştırdım. Bu şekilde yaptım. İkisini de deneyebilirsiniz. Çok lezzetli, alışkanlık yapacak pratik bir tarif. Afiyet olsun...

EVİMİZİN NEŞESİ PAŞA


Tanıştırayım, bu cicikuşun adı Paşa. 1 yıl önce almıştık onu. Şimdi evimizin neşesi oldu. İlk aldığımızda çok küçüktü. Önce kafesinden yem tabağını çıkarttık, yani biraz aç bıraktık hayvancağızı. 1-2 saat arayla elimize yem alarak besledik ki elimize alışsın. Her gün odanın içinde serbest bırakıyoruz. Şimdi ise elimizden, kolumuzdan, omzumuzdan, kafamızdan aşağı inmiyor. Bazen ıssırıyor, üstümüzü pisliyor. Haftada bir kafesini temizliyoruz. Genelde oturma odasında oluyor. o nedenle oturma odasını hemen hemen her gün süpürmem gerekiyor. Gülü seven dikeknine katlanır diyoruz. Ama bir hayvanla ilgilenmek insan için bir terapi gerçekten. Çok değişik ıslıklar çalıyor, öpücük veriyor. "Paşa","cicikuş","babişko", "annecim", "babacım", "Mügecim", "gel gel", "çok şükür", "çok yaşa", "minik kuşum", "cankuş", "fıstık", "Hatice", "şişt", "aşkım" kelimelerini söylüyor. Bazen öyle oluyor ki "sussa da kafamızı dinlesek" diyoruz.

Bu da Maviş.. Safinaz ile Erdal Hocaların kuşu. Bizim Paşa ile tüyleri aynı, kafeslerinin rengi de aynı. 2 ay önce almışlar. Daha çok küçük. Kendilerinin bir hafta önce çok tatlı bir oğluşları oldu. Dün akşam bebişi görmeye gittik. Allah bağışlasın çok tatlı, sağlıklı bir bebek. Adını da Mete koymuşlar. Neyse baktık Maviş'i salona koymuşlar, hayvancağız suskun puskun duruyor. Doğru düzgün ötmüyor bile. Bebekle ilgilenmekten kuşu unutmuşlar. Yani pabucu dama atılmış anlayacağınız. Ele gelmiyor, yabani, hareketsiz. Biraz da küsmüş bence. Çünkü muhabbet kuşları yalnız kaldıklarında, ilgilenilmediğinde küserler. Çok üzüldüm hayvancağızın haline. Biz dedik "Bunu götürelim, biraz alıştıralım, 2-3 kelime öğretelim, sizin bebeğin 40'ı çıkana kadar bizde kalsın". Çok sevindi Erdal Hoca "Ne iyi olur" dedi. Biz de aldık eve getirdik. Arabada bile biraz konuştum kuşla, hemen ötüşmeye başladı. Bütün canlılar ilgi istiyor işte.Şimdi bizi bir kaygı aldı mı? "Ya bizim Paşa bunu görünce kıskanır mı, bize küser mi diye?" Şimdilik ikisini farklı odalara koyduk. Paşa öttükçe, Maviş de onun sesini duyuyor, o da karşılık veriyor. Ev cıvıl cıvıl kuş sesleriyle doldu.
Ben de sizlere cıvıl cıvıl bir pazar günü diliyorum.... Sevgiler....

23 Mayıs 2012 Çarşamba

BUGÜN EVDEYİM....

Bugün evdeyim ve kafamda yapmayı sıraladığım bir sürü iş var... Bakalım hangilerini gerçekleştireceğim?...
Güzel bir şarkı armağan ediyorum öncelikle kendime ve herkese...

Jehan Barbur- Leyla

22 Mayıs 2012 Salı

EBRULİ KEK


"AŞK"a yeniden başladım demiştim ya, önsözünden bir yazı paylaşmak istiyorum sizlerle. Sizler de hayatınızda bir nehir misiniz, yoksa bir göl mü? Hayatınıza düşen bir taş sizi nasıl etkiler?

"Bir Taş nehre düşemeyegörsün, pek anlaşılmaz etkisi. Hafiften aralanır dalgalanır suyun yüzeyi. Belli belirsiz bir “tıp” sesi çıkar; duyulmaz bile akıntının ortasında, kaybolur uğultusunda. Hepi topu budur olduğu olacağı.

         Ama bir de göle düşsün aynı taş… Etkisi çok daha kalıcı ve sarsıcı olur. O taş var ya o taş, durgun suları savurur. Taşın suya değdiği yerde evvela bir halka peyda olur; halka tomurcuklanır, ol tomurcuk çiçeklenir, açar da açar, katmerlenir. Göz açıp kapayıncaya kadar, ufacık taş ne işler açar başa. Tüm yüzeye yayılır aksi, bir bakmışsın ki her yeri kaplamış. Çemberler çemberleri doğurur, ta ki en son çember de kıyıya vurup yok olana kadar.

         Nehir alışkındır karmaşaya, deli dolu akışa. Zaten çağlamak için bahane arar ya, hızlı yaşar, çabuk taşar. Atılan taşı içine alır; benimser, sindirir ve sonra da unutur kolaylıkla. Karışıklık onun doğasında var ne de olsa. Ha bir eksik, ha bir fazla.

         Gel gelelim göl hazır değildir böyle aniden dalgalanmaya. Tek bir taş bile yeter onu alt üst etmeye, ta dibinden sarsmaya. Göl taşla buluştuktan sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz, olamaz."
E. ŞAFAK


EBRULİ KEK

Malzemeler: (Kullandığım fırın tepsisi biraz büyüktü, o nedenle malzeleri 1,5 kat olarak kullandım.)

  • 3 yumurta
  • 1,5 su bardağı toz şeker
  • 1,5 su bardağı süt
  • 1/2 su bardağı sıvı yağ
  • 3 su bardağı un
  • 2 tane kabartma tozu
  • 3 yemek kaşığı kakao
Yapılışı:
  • Yumurta ile toz şekeri iyice çırpıyoruz.
  • Sütü ve sıvı yağı ekleyip çırpmaya devam ediyoruz.
  • Unu ve kabartma tozunu ekleyip tekrar çırpıyoruz.
  • Kek hamurunu ikiye ayırıp bir tanesini kakao ile karıştırıyoruz.
  • Fırın tepsisini yağladıktan sonra tepsinin her zaman ortasından olmak üzere kepçe ile bir sade kek karışımından, bir kakaolu kek karışımından sıra ile döküyoruz. Her iki karışım için farklı kepçeler kullanmak gerekiyor.
  • Tepside dalga dalga bir görüntü oluşuyor. Kürdan yardımı ile içten dışa doğru çizgilerle ebru deseni oluşturuyoruz.
  • 180 dereceye ısınmış fırında 40 dk kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...






21 Mayıs 2012 Pazartesi

BUGÜN AŞKIMIN DOĞUM GÜNÜ-20.05.2012

Mutlu Yıllar
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana …
Can YÜCEL

AŞKIM, NİCE MUTLU YILLARA, BİRLİKTE YAŞLANMAYA.. SENİ SEVİYORUM CANIM ... İYİ Kİ VARSIN...

20 Mayıs 2012 Pazar

AŞK'A YENİDEN BAŞLADIM

Daha önce okumuştum ama kitaplığıma bakınca "AŞK" beni yeniden çağırdı. Hani vardır ya bazı kitaplar sizi bırakmaz, siz bitirseniz bile cümleleri aklınızda dolaşır. "AŞK" da benim için öyle bir kitap.

AŞK 'ın hiçbir sıfata ve tanımlamaya ihityacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk.
Ya tam ortasındasındır, merkezinde,
ya da dışındasındır, hasretinde...  E.ŞAFAK

Sizin de böyle kitaplarınız var mı?

DÜN ATAM'IZIN DOĞUM GÜNÜYDÜ


Atatürk'ün doğum günü ile ilgili bir anı aktaracağım sizlere. Daha ayrıntılı bilgiyi şu sayfadan edinebilirsiniz.

     "Bir gün Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak, Atatürk’e bir evrak getirdi. Belge, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nden geliyordu. Bir ansiklopedide yer alacak biyografisi için Cumhurbaşkanı Atatürk’ün tam doğum tarihinin bildirilmesi rica ediliyordu.
     Atatürk düşündü fakat doğum gününü tam olarak bilmiyordu. Aklında mayıs ayı kalmıştı.
Özel Kalem Müdürü Soyak’a döndü, “bu bir 19 Mayıs günü neden olmasın” dedi. Yani ulusal kurtuluş savaşının miladı olan tarih…
      İlginçtir, Atatürk’ün doğum tarihinin yazıldığı resmi evrak İngiliz büyükelçiliğine
10 Kasım 1936 tarihinde gönderildi. Yani Atatürk’ün ölümünden tam iki yıl önce: “Reisi Cumhur Atatürk 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuştur.”
     Bu tarihten önce Atatürk’ün doğum tarihi konusunda bir kesinlik yoktu. Örneğin, Çankaya Köşkü yaverlik dairesi Atatürk’ün doğum tarihi hakkında sorulan bir soruya 1880 olarak yanıtlamıştı. Halkevlerinin çalışmalarında da bu tarih kabul görmüştü.
     Bazı kaynaklara göre ise doğum tarihi 13 Mart 1881 idi. Bu kafa karışıklığını Atatürk ölümünden iki yıl önce kendisi düzeltti…"


İşte, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başlangıç tarihini kendi doğum günü sayan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk kendini Türk milletine böyle adamıştı. İyi ki vardı, iyi ki bu topraklar için, bu millet için mücadele etti. Ruhun şad olsun Atam...

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA , GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZ TEKRAR KUTLU OLSUN. BİZ ATATÜRK GENÇLERİ OLARAK ONUN BİZE EMANET ETTİĞİ BU CUMHURİYETİ, BU TOPRAKLARI CANIMIZ PAHASINA KORUYACAĞIZ. BU GÜCÜ DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDAN ALIYORUZ.

"Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." M. K. ATATÜRK 

18 Mayıs 2012 Cuma

KARDELENLER SENİ UNUTMAYACAK

Bu fotoğrafın çekildiği zamanı eminim herkes hatırlamıştır. 17 yıldır savaştığı kanserle mücadelesinin son zamanlarında "erkenekon" davası sebebiyle evinde arama yapılırken gazetecilere "Yeter artık, bir mola verin!" diyordu. Ama kendisi tam bir mola verdi bu olaylardan sonra hayata. Süresiz bir mola.... Hayatının son anlarını eminim hiç yaşamak istemezdi. Ama onu kardelenleri unutmayacaktır eminim. Yattığın yer Cennet olsun Sevgili Türkan Saylan, her zaman parlayan bir yıldızsın ...Huzur içinde ol...

15 Mayıs 2012 Salı

ACILI EZME (ANTEP USULÜ)


Malzemeler:
  • 2 adet soğan
  • 2 adet domates
  • 2 adet yeşil biber
  • 1 diş sarımsak
  • 1 tutam maydanoz
  • 1 tutam dereotu
  • 1 çay kaşığı taze nane
  • 1 çay kaşığı kekik
  • 1 çorba kaşığı biber salçası
  • pul biber
  • karabiber
  • 1/2 limonun suyu
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağı
  • tuz
  • Yapılışı:
  • Soğanları soyup doğruyoruz , yeşil biber ,sarımsak,dereotu,maydanoz, taze nane ile birlikte robottan geçirelim ve süzgeçe alalım.( Suyunun süzülmesi için ).
  • Domateslerin kabuklarını soyup içlerini çıkaralım ve robottan geçirip ve derin bir kaba alalım.
  • Suyu süzülen soğanlı karışımı da ilave edip üzerine biber salçamızı , pul biber, karabiber, kekik, tuz, limon suyu ve zeytinyağını da ekleyip iyice harmanladıktan sonra servis yapıyoruz. Bu diğer malzemeleri karıştırma işini servisi yapacağımız zamana yakın yapmalıyız. Çünkü soslanınca sulanıyor. Yani benim yaptığım gibi acele etmeyin. Afiyet olsun...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

AKŞAM ATIŞTIRMASI

Hamilelik insana farklı arayışlar içerisine sokuyor. 2 elmayı rendeledim, biraz tarçın ve biraz damla çikolata ekledim ve afiyetle yedim. Tavsiye ederim... Herkese iyi geceler diliyorum... 

KAKAOLU REVANİ

Malzemeler:
    • 3 yumurta
    • 1 su bardağı şeker
    • 1 su bardağı un
    • 1 su bardağı irmik
    • 1/2 su bardağı sıvı yağ
    • 1su bardağı yoğurt
    • 3 yemek kaşığı kakao 
    • kabartma tozu
Şerbeti için
  • 3,5 su bardağı su
  • 3 bardak şeker
  • 4-5 damla limon suyu
Yapılışı:
  • Bir tencereye 3,5 su bardağı su koyup içine 3 bardak toz şekeri ilave ediyoruz Şerbeti kaynatıyoruz. Kaynamaya başlayınca 4-5 damla limon suyu koyupbir taşım daha kaynatıyoruz. Tencerenin altını kapatıp şerbeti ılınmaya bırakıyoruz.
  • Yumurtalar ile1 su bardağı şekeri iyice çırpıyoruz.
  • 1 su bardağı yoğurt ile yarım su bardağı sıvı yağı ekleyip çırpıyoruz.
  • Daha sonra unu, irmiği, kakao, kabartma tozunu ekleyip tekrar çırpıyoruz.
  • Yağlanmış fırın tepsisine döküp 180 derce fırında 45-50 dk pişiriyoruz.
  • Tatlımızı fırından alıyoruz. Ilıyan şerbeti sıcak revaninin üzerine döküyoruz. Afiyet olsun..

İLK ANNELER GÜNÜ HEDİYEM..


Rabbim izin verirse bebeğimizi kucağımıza almaya 3,5 ay var. Ama sevgili eşim dünkü anneler gününü bu güzel gülü hediye ederek beni çok mutlu etti. Teşekkürler Aşkım..

Bu arada başta Birtanem Annecim ve Sevgili Kayınvalidem olmak üzere tüm annelerin geçmiş anneler gününü kutluyorum. Dün bizim için baya yoğun bir gündü. O nedenle dün yazı yayınlayamadım.

6 Mayıs 2012 Pazar

SÜTLÜ İRMİK TATLISI

Malzemeler:
  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı irmik
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 paket vanilya
  • 1 yemek kaşığı margarin
  • Tarçın
  • Damla çikolata
Yapılışı:
  • Bir tencerede 1 litre süt ile irmik ve toz şekeri muhallebi kıvamına gelinceye dek pişiriyoruz.
  • Koyulaşınca margarini ve vanilyayı koyup iyice karıştırıyoruz.
  • Bir kek kalıbının içine( parfe kalıbı da olabilir) streç film seriyoruz. Hazırladığımız muhallebiyi  kalıbın içine döküyoruz. Üzerine damla çikolata serpiştiriyoruz. Kalıbı buzluğa koyup 2-3 saat bekliyoruz.
  • Donduktan sonra buzluktan çıkarıp kalıbı ters çeviriyoruz. Üzerine tarçın serpip servis ediyoruz. Afiyet olsun...

TAHİNLİ KEK

Malzemeler:

  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1 çay bardağı çiçek yağı
  • 2 su bardağı un
  • 1 kabartma tozu
  • 1 su bardağına yakın tahin
  • 3 yemek kaşığı toz şeker
Yapılışı:
  • Yumurtalar ile 1 subardağı toz şekeri iyice çırpıyoruz.Sütü ve çiçek yağını ekleyip tekrar çırpıyouz.
  • 2 su bardağı un ile kabartma tozunu da ilave edip çırpıyoruz.
  • Yağlanmış kek kalıbının içine karışımı döküyoruz.
  • Tahin ile 3 yemek kaşığı toz şekeri karıştırıp kekin üzerine gezdiriyoruz.
  • 180 dereceye ayarlanmış fırında yaklaşık 40 dk pişiriyoruz. Afiyet olsun....

DELİKANLIM! İYİ BAK YILDIZLARA

— delikanlım!.
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

delikanlım!.
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.

delikanlım!.
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha...
                                        Nazım Hikmet Ran

Dün akşam CNN TÜRK'te Can Dündar'ın Deniz Gezmiş için hazırladığı belgeseli izledim. Etkilenmemek mümkün değil...

SINIRLARIN ÖTESİNDE YAŞAYIN...

Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kâğıt dağıtır ve üzerine bir d…aire çizmelerini ister.
Dairenin tam ortasına da bir nokta koymalarını söyler… Ve “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz” diye sorar.
Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur… Ve sonra, “Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi dünyanızın merkezisiniz” der.
Daha sonra, “Şimdi daireyi silin. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz…

Baktığımız zaman, gerçekten de insanların hayatlarını, düşünce yapılarına göre oluşturduklarıyla sınırladıklarını görebiliriz.
İnsanlar başlangıçta, bir şeyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama, ancak, hayali bir engele ulaşana kadar devamlı ilerler.
Sonra kendi dayattıkları, sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, hayat tabakasını olduğu gibi kabul ederler.
Kendilerini düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koydukları sınırların ötesine geçemezler.

-O sebeple de bizler hayatta ancak kendi oluşturduğumuz sınırlarımız kadarız.
Oluşturabildiğimiz sebepler kadarız. Bize verilen sorumluluk kadarız. Cevaplarını aradığımız sorularımız kadarız.
-Tercih ettiklerimiz kadarız. Seçeneklerimiz kadarız. Algıladıklarımız kadarız. Merak ettiklerimiz kadarız.
-Düşündüklerimiz kadarız. Yaptıklarımız kadarız. Hayatta oluşturduğumuz eylemlerimiz kadarız.


SINIRLARIN ÖTESİNDE YAŞAMANIZ DİLEĞİĞİYLE HIDIRELLEZ BAYRAMININZ KUTLU OLSUN....