Sayfalar

20 Kasım 2011 Pazar

YAZDAN KALAN GÖRÜNTÜLER- HALFETİ


Yazın annem- babam ve amcamlar Gaziantep'e yanımıza gelmişlerdi. Urfa'ya gezmeye giderken Halfeti'ye uğrayalım dedik. İyi ki de uğramışız. Harika bir manzar sizi karşılıyor. Şimdi sizlere biraz Halfeti ile bilgileri ve görüntüleri aktarıyorum.

HALFETİ VE TARİHİ

Baraj sularının meyve bahçeleriyle birlikte hayalleri de gömdüğü Halfeti'de yaşam Fırat'ın suyu gibi durgun akıyor. Yöre insanı, Birecik Barajı'nın yuttuğu kayısı, erik ve Antep fıstığı ağaçları ile yitirdiği okul, cami ve mezarlıklarındaki ölülerine yas tutuyor. Bahçelerinin geri gelmeyeceğini bilen Halfetililer, derin sularda hayata yeniden yelken açmak için istimlak bedellerinin ödenmesini bekliyor.


Şanlıurfa ve Gaziantep arasında sıkışıp kalan, güneyine düşen Zeugma Antik Kenti ile Fırat'ın suladığı havza üzerinde, Şanlıurfa'ya 120 km mesafedeki Halfeti, tepeden yeryüzü cenneti gibi gözüküyor. Yolu Güneydoğu'ya düşenlerin Halfeti'ye ulaşabilmeleri için, Kelaynaklar diyarı Şanlıurfa-Birecik'te güzergah değiştirmesi gerekiyor. Böylelikle, nesli tükendiği için koruma altına alınan Kelaynak kuşlarını görebilmekte mümkün oluyor. Eşleri öldüğünde başka bir kuşla çiftleşmeyen Kelaynakları gördükten sonra, yaklaşık 40 kilometrelik keyifli bir yolun sonunda, uyuyan Fırat'ın derinliğinde karşınıza kaybolup gideceğiniz Hafeti çıkıyor. Halfeti'yi ilk kez görenler, "Acaba, Masallarda anlatılan Kafdağı'nın arkasındaki güzel şehir bu mu?" diye sormadan edemiyor. M.Ö.8854'de Asur Kralı tarafından ele geçirildiğinde adı Şitamrat olan şirin ilçede, Medler, Persler ve Araplar hükümdarlık süren medeniyetlerden. Halfeti'nin karşı yakasında kalan Rumkale ise, Hıristiyanlık dininin kutsal mekanlarından sayılıyor. Hz. İsa'nın (AS) havarilerinden Jhonnes Rumkale'de, kayadan oyma bir mekanda İncil'in nüshalarını çoğaltmış. Bir dönem başpiskoposluk olan Rumkale, barındırdığı kiliseleri ile dini merkez kimliğini de kazanmış. Ve yüzyılların imbiğinden süzülerek günümüze kadar gelmeyi başarmış.

Rumkale'yi bir yana bırakarak, Halfeti'nin sokaklarına girdiğinizde, eski taş evlerde, portakal ağaçları ve rengarenk çiçeklerdeki canlılığın aksine üzerinize garip bir durgunluk çöküyor. Bunun nedeni, daha önce Fırat nehrine bakan bahçelerde çalışan Halfeti sakinlerinin, evlerine çekilmelerinde yatıyor belki de. Çoğunluğu, 2-3 katlı Halfeti evleri, hayat buldukları yamaçlarda öyle bir sıraya konmuş ki, biri diğerinin görüş mesafesini baltalamıyor. Herkes, evinin cumbasından Fırat Havzası'nı doyasıya seyredebiliyor. Büyük avlular içinde, yan pencerelerin sokağa baktığı evlerin bahçelerini, buram buram kokan çiçekler ve portakal ağaçları süslüyor. Havuzlu evlerin tepe pencereleri ile eyvanlarını dünyada sadece Halfeti?de yetişen siyah güller renklendirirken, çatılardaki taklacı güvercinler hünerlerini sergileyip bir nevi ev sahipliği yapıyor. Bizans döneminde yapılan kilise, ilçeye 14 kilometre mesafedeki Saylakkaya köyündeki tarihi sarnıçlar, 1910'da havana taşından yapılan Hamid Bey Konağı, küçük pencereleriyle Kız Mağarası ve Kanneci Konağı, suyun geride bıraktığı mekanlar olarak duruyor.

Birecik Barajı'nın yapılması ile su, Halfeti'nin sadece tarihi ve arkeolojik dokusunun üzerinden geçmekle kalmamış, halkın geçim ve yaşam kaynağı meyve ve fıstık bahçelerini de bağrına gömmüş. Halfeti, Birecik Barajı'nın Nisan 2000'de su tutmaya başlamasıyla, Fırat'ın iki kıyısındaki 45 köyle birlikte sular altında kaldı. Halfeti, topraklarının beşte ikisini kaybetti. Diğer köylerin bir bölümü tamamen, bir bölümü de kısmen etkilendi. Barajdan etkilenen insan sayısı 30 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

Terkedilmiş eski Halfeti'yi tekne ile gezdik...

Çok uygun fiyata tura katılabiliyorsunuz. Grup olunca daha zevkli oluyor...

Yola çıktık..

Hamit Bey Konağı... Havara taşı kullanılarak 1910 yılında inşa edilmiş..
Muhittin Kanneci evi... Havara taşından 1900 lü yılların başında yapılmış...
Rumkale...Hıristiyanlık dininin kutsal mekanlarından sayılıyor. Hz. İsa'nın (AS) havarilerinden Jhonnes Rumkale'de, kayadan oyma bir mekanda İncil'in nüshalarını çoğaltmış.



Turistler için bir kaç tane çay bahçesi açılmış...

Düğün öncesi sakinlik arayan gelin ve damat..

Baraj sularının altında kalan camii...


Köyünü terk edemeyen sadece bu amcaymış...
Babacım... Kesin yine bir şeye "hayır" derken..

Anneciğim... Ve kestirmeye kıyamadığı saçları...

Büyük "Asıl"lar.. 1 eksikle

Amcacım... Elinden her iş gelir...

Yengecim... Her an alkış tutmaya hazır.. Nerde şenlik orda yemgem..

Kuzenlerim... Büşbüş'üm ile Yezdoş'um...


Aşkım... Uğruna buralara geldiğim insan...
Amcamla babam... İki kardeş ama hem görüntü olarak hem düşünce olarak birbirinden farklı iki kardeş.. Ama bir o kadar da birbirlerine bağlı iki kardeş..

Annemin yine muzipliği üstünde..

Çocukla çocuk olur benim annem...
Halfeti hatırası...

Bu arada Dünya'da siyah gülün Halfeti'de yetiştiğini biliyor muydunuz?
Aslında tam siyah değil, siyaha yakın kırmızı bir renkteymiş. Kokulu bir gülmüş. Mevsimi ilkbahar ve sonbaharmış,o nedenle bir canlısını göremedik ne yazık ki..


Gaziantep'ten Halfeti'ye giderken Birecik'te bulunan Kelaynak Üreme Çiftliği'ne uğrayabilirsiniz.

Kelaynaklar nesli tükenmekte olan kuşlardandır. Sadece Dünya'da Fas'ta ve Urfa-Birecik'te yetiştirilmektedirler. Tek eşli bir kuştur. Eşinden başka bir kelaynak kuşu ile çiftleşmezler. Eşleri ölen kelaynakların yemeden içmeden kesilip intihar ettikleri söyleniyor.. İlginç geldi bana..













Hiç yorum yok: