Sayfalar

25 Ocak 2011 Salı

ISPANAKLI KEK

Yapılışı: Bir bağ ıspanağı ayıklayıp iyice yıkıyoruz. Suyunu süzdürüp normal kalınlıkta doğruyoruz. Kaynayan suyun içine atıp haşlıyoruz. Haşlanan ıspanakların suyunu süzüp robottan geçiriyoruz. Karıştırma kabında 2 yumurta ve 1 su bardağı toz şekeri mikserle çırpıyoruz. İçine 1su bardağı süt, yarım su bardağı sıvı yağ koyup çırpıyoruz. Sıvı malzemeler karışınca içine 2 su bardağı un, bir kabartma tozunu koyup tekrar mikserle çırpıyoruz. Son olarak da robottan geçirdiğimiz ıspanakları ekleyip şöyle bir karıştırıyoruz. Yağlanmış fırın tepsisine döküp 180 derece fırında 45 dk. pişiriyoruz. Kekimiz pişince kalıptan çıkarıp 1 su bardağı şekerli soğuk sütü üzerine gezdiriyoruz. Hazırladığımız krem şantiyi üzerine sürüp dilediğimiz gibi süslüyoruz. Ben nar ve Antep fıstıklı krem şanti ile süsledim. Yerken ıspanaktan eser kalmıyor..Afiyet olsun...

23 Ocak 2011 Pazar

HEM SEVİNÇ HEM ÜZÜNTÜ...GARİP DUYGULAR

Öğretmenlik ... Öğretmenlik o kadar güzel bir meslek ki.. Göreve başladığım ilk günlerden bu yana hiç pişman olmadım. Tamam, çok zorlandığım, bazen de öyle zamanlar oldu ki bezdiğim oldu.  Ama her defasında kendimi toparlayacak bir güzellik buldum. Çoğu meslek grubunda çalışan kişiler biz öğretmenlere gıcık kaparlar. İşte neymiş tatili çokmuş, yarım günmüş.. falan filan.. Ama bunu derken hiç kimse düşünmez ki bir öğretmen aslında bir insan için çok şeydir. Bir annedir, bir babadır, bir hemşiredir, bir yol göstericidir, ışık tutan, yeni ufuklar açandır. Bir analisttir, istatistikçidir, problem çözücüdür, psikologtur. Bunların dışında şefkattir, umuttur, güvendir. Daha aslında çok şeydir.
Bizim dışımızda çok az meslek grubu evine bizimki kadar iş götürür. Bizim için öğretmenlik sadece okulda kalmaz. Çünkü öğrencilerin sorunları evde illaki kafamızı kurcalar, aklımız takılır. Ahmet bugün çok durgundu acaba neden? Ayşe bahçede düşmüştü, ayağı kırılmıştı, acaba şimdi nasıl? Duygu kaç gündür okula gelimiyor, acaba nesi var? Veli görüşmeleri yaparız. Okul dışında sosyal hayatta onlara birşeyler kazandırmaya çalışırız. Öğrencilerin çoğu kıpır kıpırdır, yerinde durmazlar. Veliler çoğu zaman "Hocam, biz evde biriyle baş edemiyoruz, siz burda hepsiyle nasıl baş ediyorsunuz? Allah size kolaylık versin" derler.  Hepsiyle disiplin ve sevgi ortamı içinde bir şekilde baş ediyoruz. Geceleri yastığa başını koyduğun zaman gözünün önüne tek tek öğrencilerinin yüzleri gelir. Hepsi saf, temiz, art niyetsiz, seni koşulsuz severler. İşte bunu düşündüğün zaman içine bir huzur dolar, öğrencilerinle, yaptığın meslekle ve kendinle gurur duyarsın. Bütün gün seni ne kadar yormuşlarsa ve üzmüşlerse hepsini unutursun.
Bunlar mesleğin eve taşınan manevi yönleri. Bir de evrak işleri vardır ki, yap yap bitmez. Bir gün sonrasının veya o haftanın dersleri hakkında evde hazırlık yaparız. Levhalar, materyaller, ödevler hazırlarız. Sınav sorusu hazırlanır ve tabi ki bunun bir de okunması olur. Öğrencilerin yaptıkları ödevlerin değerlendirmeleri illaki eve kalır. Ünite ve temalar biter, bunlarla ilgili kazanım tablolorı doldurulur. Bunlar tek tek dosyaya konulur. Öğrencilerle ilgili gözlemler not edilir. Öğrencinin okuduğu kitaplar, aldığı notlar "e-okul" sistemine girilir. Ve o "e-okul" dönem sonlarında insanı verem eder. Kimse bunları bilmez ve düşünmez. 
Aslında öğretmenlik zordur, hem de çok zordur. Hele bir de buna velilerin ilgisizliği ve bilinçsizliği de eklenirse bizim işimiz daha da zorlaşır. Hele benim gibi varoşta çalışan öğretmenlerin işi gerçekten çok zordur. Gaziantep genelinde eğitim seviyesi çok düşük. Doğudan çok göç alan bir şehir. Ve eğitim her zaman geri planda kalmış. Okulumuzun bulunduğu semtte velilerin çoğu okuma yazma bilmiyorlar, geçim sıkıntısı çekiyorlar. Her evde en az 5 çocuk var ve bu sayı bazı evlerde 10' a çıkıyor. Bu tür olumsuz koşullar öğretmenliği daha da zorlaştırıyor. Sen elinden gelenin en iyisini yapıyorsun, çabalıyorsun, kendini parçalıyorsun ama sınıf seviyelerinin düşüklüğü, ailelerin ilgisizliği ve bilinçsizliği yaptığın bir çok şeyi boşa çıkarıyor. Velilerden maddi anlamda demiyorum manevi anlamda bile destek göremiyorsun. Sınıflarda illaki 3-5 öğrenci çok iyi oluyor. Ama o sayı sana mesleki doyum yaşatmıyor.
İşte bu nedenlerden dolayı tayin istedim. Çıkmaz diye umut ediyordum. Ama büyük bir sürpriz oldu benim için. Şimdiki okulumdan daha iyi bir semtte, daha iyi bir okula tayinim çıktı. Bu açıdan çok sevinçliyim. Ama gel gör ki madalyonun öbür yüzü de var. İçimde bir burukluk var. Okulumuzda arkadaş ortamımız çok iyidi. Okul dışında da görüşüyorduk. Güzel bir uyum, birlik beraberlik, dostluk yakalamıştık. Arkadaş ortamımızdan ayrılacağım için çok üzgünüm. Ama aramızdaki bağın hiç kopmayacağını hissediyorum.
Bu olayın bir boyutu. Bir de öbür boyutu var. Öğrencilere ve velilere açıklaması var.. Bu kısım baya zor olacak, hem benim için hem de onlar için..
Olayın bir başka boyutu daha var. Tayinimin çıktığı okul şimdiki evimize çok uzak. Ev alma niyetimiz vardı. Bunu için ev arayışlarına başladık. Eşimin ve benim iş yerlerimize yakın bir yerlerden ev arıyoruz. İnşallah gönlümüzdeki gibi, içimize sinecek bir ev bulabiliriz. Yani kışın ortasında bir taşınma işiyle karşı karşıyayız.
Yani bu aralar sevinç, üzüzntü, heyecan, şaşkınlık ve karışıklık duyguları içerisindeyim. Bakalım hayırlısı....

DOMATES ÇORBASI

Yapılışı: Bir tencereye biraz sıvı yağ alıp bir tatlı kaşığı kuru kekiği şöyle az bişiy kavuruyoruz. 2-3 kaşık un ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Yavaş yavaş 4-5 su bardağı suyu karıştırarak ekliyoruz. 3-4 tane domatesi rendeliyoruz. Domatesleri tel süzgüden geçirip tencereye aktarıyoruz. Ben yazın yaptığım domates konservelerini kullandım. Tencereye 1 yemek kaşığı domates salçasını biraz sulandırıp aktarıyoruz. Yarım çay bardağı süt veya 2 yemek kaşığı çiğ krema ekliyoruz. Krema veya süt ekleyince çorbanın tadı daha yumuşak ve lezzetli oluyor. Çorbayı kaynayıncaya kadar karıştırıyoruz. Servis ederken de kaselere rendelenmiş kaşarı unutmuyoruz. Afiyet olsun.. (Bu çorbayı yaparken kekik ve yerken de kaşardan vazgeçemiyorum.)

21 Ocak 2011 Cuma

DOMATESLİ BULGUR PİLAVI

Yapılışı: Bir kuru soğanı yemeklik doğruyoruz. Bir tane yeşil biberi küçük küçük doğruyoruz. Pilav tenceresine az sıvı yağ koyup kavuruyoruz. Rendelenmiş 3-4 domatesi, yarım kaşık domates salçası, yarım kaşık biber salçasını ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Ben yazın yaptığım domates konservelerini kullandım. 1 bardak bulguru ayıkladıktan sonra yıkıyoruz. Daha sonra tencereye ekleyip şöyle bir karıştırıyoruz. Bulgurun iriliğine göre suyunu ayarlamalıyız. Ben 2 bardağa yakın su koyuyorum. En son biraz tuz, biraz kuru nane ve parlaklık ve lezzet vermesi için biraz zeytinyağı gezdiriyoruz. Tencerenin kapağını kapatıyoruz. Afiyet olsun...

11 Ocak 2011 Salı

HAMSİ KUŞU VE ARKADAŞLARI..

Yapılışı: Hamsileri iyice ayıklayıp yıkıyoruz. Ayıklarken kılçığını çıkarıyoruz. İki hamsiyi iç tarafları iç içe gelecek şekilde birleştiriyoruz. Geniş bir tabakta mısır unu ile biraz tuzu karıştırıyoruz. Birleştirdiğimiz hamsilerin iki tarafını da mısır ununa bulayıp yağlı kağıt serili fırın tepsisine diziyoruz. 200 dereceye ayarlanmış fırında pişiriyoruz.
Havuç-turp-mor lahana üçlüsü (Zeytin yağı ve limonla soslandırılmış)

Soğan salatası (nar ekşisi, zeytin yağı ve sumak ile soslandırılmış)

KIYMALI MANTAR VE ARKADAŞLARI

Kıymalı Mantar
Yapılışı: Bir tencereye kıymayı alıp az sıvı yağla kavuruyoruz. Kıymanın rengi değişince yemeklik doğradığımız soğanı ve bir kaşık domates salçasını ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Mantarları iyice yıkayıp ince ince doğrayıp tencerenin içine atıyoruz. Tuzunu, karabiberini ekleyip pişmeye bırakıyoruz.
Domates Soslu Makarna
Yapılışı: Makarnayı haşlayıp suyunu süzüyoruz. Kuru soğanı zeytin yağında kavuruyoruz. Rendelenmiş domatesi ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. Ben yazın yaptığım domates konservesini kullandım. Taze nane, tuz ve karabiberi ekleyip sosu pişiriyoruz. Makarnanın üzerine döküp servis ediyoruz.

Marullu cacık...(sarımsaklı)
Afiyet olsun...

CİĞER DÜRÜM

Yapılışı: Kuşbaşı kuzu ciğeri sıvı yağ koyduğumuz tavada kavuruyoruz. İçine pul biber, kimyon ve tuz atıyoruz. Çok kurumamasuna dikkat ediyoruz. Ciğerler kavrulunca biraz soğumaya bırakıyoruz. ciğerleri robottan geçirip küçük parçalara ayırıyoruz. Benim robotum bozulmuştu. :( Bu nedenle elimde yapmaya çalıştım. Ama robottan geçirince ciğercilerdeki gibi küçücük oluyor. Daha sonra ciğerleri tekrar tavaya alıp şöyle bir karıştırıyoruz. Ciğercilerde kuyruk yağı kullanıyorlar,çok ağır oluyor. Ben kuyruk yağı sevmediğimden kullanmadım. Tabi ki daha hafif oldu. Antep'te kebap kültürü yaygın olduğu için fırınlarda kebap ekmeği (lavaş) kolaylıkla bulunabiliyor. Ciğerimizi lavaşın içine koyuyoruz. İçine soğan salatasını da ekleyip dürüm yapıyoruz. Afiyet olsun...

PAZAR KAHVALTISI-TAVA BÖREĞİ

TAVA BÖREĞİ
Buzdolabında 1 tane yufkam vardı. Bu şekilde değerlendirildi.
Yapılışı: Teflon tavaya biraz sıvı yağ döküp yayıyoruz. Dörde böldüğümüz bir yufkanın bir parçasını tavaya seriyoruz. Ben küçük bir tavada yaptığım için dörde bölmüştüm. Ama bu kısmı tavaya göre ayarlamak lazım.Gerekirse iki yufka kullanılmalı. Sıvı yağ ve süt ile hazırladığımız harcı kaşıkla her yerine gelecek şekilde döküyoruz. Yufka parçalarından ikincisini küçük parçalara ayırıp tavanın içine gelişi güzel döşüyoruz. Peynirli börek içini ( lor peyniri, maydanoz, tuz ) her tarafa yayıyoruz. Böreğin içine istediğiniz içi hazırlayabilrsiniz. Yufkanın üçüncü parçasını da küçük parçalara ayırıp peynirlerin üzerine gelişi güzel döşüyoruz. Yağ ve süt karışımıdan kaşık ile döküyoruz. Yufkanın dördüncü parçasını en üste düzgün bir şekilde yayıyoruz. Orta ateşte bir tarafını pişiriyoruz. Bir tarafı pişince ters çevirip diğer tarafını pişiriyoruz. Böreği pişirirken ara ara bakmayı unutmayın. Ben neredeyse yakıyormuşum. :p Afiyet olsun..

Kahvaltıda tava böreğine eşlik eden biberli yumurta...

10 Ocak 2011 Pazartesi

ŞEHRİYE ÇORBASI

Yapılışı: 2 bardak et suyu (tavuk veya kırmızı et) ile 4 bardak normal suyu bir tencereye alıyoruz. Tamamı da et suyu olabilir. İçine 1 kaşık domates salçası, biraz sıvı yağ, tuz ve karabiber koyup kaynatıyoruz. Kaynayınca 3 kahve fincanı şehriyeyi (arpa, tel, yıldız) tencereye döküyoruz ve karıştırıyoruz. Şehriyeler pişince çorbanın altını kapatıyoruz. Afiyet olsun...

9 Ocak 2011 Pazar

BROKOLİ SALATASI

Yapılışı: Brokoli ile havucu küçük parçalara ayırıp birlikte, patatesi ayrı haşlıyoruz. Haşlanan brokoli ve havucu salata kasesine alıyoruz. Haşlanmış patatesleri de çok küçük olmayacak şeklide doğruyoruz. Zeytin yağı, limon suyu, sarımsak rendesi, tuz ve hafif pul biberle sos hazırlayıp üzerine döküyoruz. Salatanın sosu size kalmış. Dilediğiniz gibi soslandırabilirsiniz. Afiyet olsun..

FIRINDA HALKA PATATES

Yapılışı: Patateslerin kabuklarını iyice yıkayarak haşlıyoruz. Haşlandıktan sonra ne çok kalın ne de çok ince olacak şekilde halka halka doğruyoruz. Bir kasede zeytin yağı, tuz, karabiber, kekik, pul biberi karıştırıyoruz. Fırça ile patateslerin her iki tarafına da sürüyoruz. Yağlı kağıt serili fırın tepsisine dizip 200 derece fırında 15-20 dk kızartıyoruz. Ben bunu sebze ve et yemeklerinin yanında servis etmeyi çok severim. Afiyet olsun...

KADINBUDU KÖFTE

Yapılışı: Yarım kilo kıymanın yarısını az yağda kavuruyoruz. Diğer yarısını da geniş bir kabın içine alıyoruz. Kavrulan kıymayı çiğ kıymanın üzerine ekliyoruz. İçine bir kuru soğanı rendeliyoruz. 1 tane yumurta kırıyoruz. Maydanoz ve dereotunu ince ince kıyıp ekliyoruz. Tuz ve karabiberini de ekleyip karıştırıyoruz. Biraz cıvık bir karışım oluyor. Daha sonra evde dünden kalan pirinç pilavı varsa onu kısım kısım ekleyip karışımın kıvamını ayarlayarak yoğuruyoruz. Çok katı bir karışım olmuyor zaten. Pilavın şehriyeli olması önemli değil. Ben genellikle kalan pirinç pilavını değerlendirmek için bu yemeği yaparım. O an için kıymam yoksa pilavı buzluğa atarım ama sonra illa ki yaparım.Eğer dünden kalan pirinç pilavınız yoksa 1 su bardağı pirinci haşlayarak da yapabilirsiniz. Aslında tabi ki tarifin aslı bu şekildedir. Yoğurduktan sonra köfte şekli verip önce köfteyi çırpılmış yumurtaya, sonra da una bulayıp kızartıyoruz. Kızartırken hassas davranmamız gerekiyor. Köftelerimiz dağılabilir. Bir tarafı iyice kızarmadan çevirmiyoruz. Kızaran köftelerimizi kağıt havlu serili bir tabağa alıp yağını çektiriyoruz. Sarımsaklı yoğurtla servis edebilirsiniz. Afiyet olsun...

8 Ocak 2011 Cumartesi

FIRINDA ISPANAK- Ben Buldum

Bu tarifi http://hayattanazicik.blogspot.com/ sitesinde başlatılan "Ben Buldum" etkinliği için uydurmuştum. Umarım katılım kriterlerine uygundur.
Yapılışı: Ispanakları iyice yıkayıp süzüyoruz. Orta boy 1 kuru soğanı yemeklik doğruyoruz. Kavuracağımız bir tenecereye alıyoruz. Biraz zeytin yağı koyup soğanları kavuruyoruz. Ispanakları çok ince olmayacak şekilde doğruyoruz. Onları da soğanlarla birlikte kavuruyoruz. Bir kasede 1 kaşık domates salçasını hafif sulandırıp ıspanağın içine ekliyoruz. Tuzunu, karabiberini ve yarım su bardağı suyunu ekleyip pişmeye bırakıyoruz. Diğer taraftan beşemel sos hazırlıyoruz. Beşamel sosun tarifini  buradan bakabilirsiniz. Bir fırın kabına (özellikle biraz derin olması gerekiyor) kavrulmuş ıspanakları alıyoruz. Üzerine beşamel sosunu, onun da üzerine rendelenmiş kaşarı döküp fırına koyuyoruz. 180 derece de üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun...
Fırından çıkınca bu şekilde biraz sulu olyor. 

ET TEPSİ ve PİRİNÇ PİLAVI

ET TEPSİ
Yapılışı: Orta yağlı zırk kıymayı geniş bir kabın içine alıyoruz. Kabın içine 6-7 diş rendelenmiş sarımsak, bir bağa yakın çok ince kıyılmış maydanoz, 3-4 tane de robottan geçirdiğimiz kırmızı tatlı biberi koyuyoruz. Tuzunu kara biberini ve acı kırmızı biberini ekleyip yoğuruyoruz. İyice yoğurduktan sonra fırın tepsisine 2 cm kalınlığında yayıyoruz. 200 derece fırında yarım saat kadar pişiriyoruz. İşin sırrı sarımsak ve zırk kıymanın orta yağlı oluşunda. Yağsız kıymadan olursa kuru oluyor, çok yağlı olursa da etin yağı pişerken eriyor ve ortada küçücük bir pişmiş et kalıyor. Kalabalık bir misafir için yapacaksanız sizi yanıltabilir. Zırk kıyma kebaplık kıymadır. Kasaplar bunu makinede değil de ellerinde zırk denilen bıçaklarla kıyıyorlar. Afiyet olsun...

PİRİNÇ PİLAVI
Her yiğidin pirinç pilavı farklıdır. Kimisi pirinci ıslatır; kimisi kaynayan suyun içine pirinci döker (makarna gibi); kimisi soğuk su kullanır; kimisi sıcak su kullanır; kimisi şehriyesiz yapar; kimisi göz kararı su kullanır. Herkesten farklı tarifler dinleyebilirsiniz. Bence mutfakla haşır neşir olan bir kişi bu yöntemlerin çoğunu denemiştir ve kendine uygun bir yöntemi benimsemiştir. Tıpkı benim gibi. Bu da benim pirinç pilavım...
Yapılışı: 2 bardak pilavlık pirinci yıkayıp süzüyoruz. Diğer taraftan bir tencereye sıvı yağ koyup bir fincan arpa şehriyeyi kavuruyoruz. Çok kavurmamaya gayret ediyoruz. Çünkü o zaman pilavın rengi kararıyor. Şehriyeleri hafif kavurduktan sonra pirinçlerle beraber biraz da kavuruyoruz. 1'e 1 buçuk ölçüsünde kaynamış su koyuyoruz. Yanı 2 bardak pirince 3 bardak kaynamış su koyuyoruz. Bir bardağı et suyu olabilir. Tencerenin ağzını kapatıyoruz. Düşük ateşte pişiriyoruz. Ara ara suyuna bakıyoruz. Suyu az ise biraz kaynamış su ilave ediyoruz. Suyu çok ise fazla suyunu alıyoruz. İşin sırrı pirincin kalitesinde. Size uygun pirinci bulupo pirinçten vaz geçmemek gerekir. Afiyet olsun...

PATLICAN SALATASI

Diğer adı Babagannuş. Çok çeşitli tarifleri var. Kimisi yoğurt kullanıyor, kimisi tahin..Bu da benim tarifim..
Yapılışı: 3-4 tane közlenmiş patlıcanı ince ince kıyıyoruz. Orta boy bir kuru soğanı ince ince doğruyoruz. 2 -3 tane közlenmiş tatlı kırmızı biberleri de doğruyoruz. İnce ince doğranmış maydanoz da ekleyebilirsiniz. Zeytinyağını, nar ekşisini, yuzu, kimyonu ve biraz limon suyunu bir kasede çırpıp salatamızın içine döküyoruz ve karıştırıyoruz. İşin sırrı kimyon ve nar ekşisinde. Afiyet olsun...

7 Ocak 2011 Cuma

YARMA (BUĞDAY) PİLAVI

Yapılışı: 1 su bardağı yarmayı ve yarım su bardağı nohutu ayrı kaplarda en az 4 saat öncesinden ıslıyoruz. Islanan yarmayı 2 buçuk su bardağı su ile pişiriyoruz. Diğer taraftan nohutu da haşlıyoruz. Yarma piştikten sonra bir tavada 3 kaşık tereyağını ertiyoruz. Tatlı kırmızı biberi küçük küçük doğrayıp yağda kavuruyoruz. Kavurduğumuz biberleri pişen dövmenin içine koyuyoruz. Haşlanan nohutu da ekleyip karıştırıyoruz. Tuzunu ve karabiberini ilave edip tencerenin ağzını demlenmesi için kapatıyoruz. Sıcak servis ediyoruz. İşin sırrı tereyağında. Afiyet olsun...

TEŞEKKÜRLER... 2

Sabah yayınladığım "Teşekkür" yazısı için erken davranmışım. Bugün okula gittiğimde bu tebrik kartları elime ulaştı. Zarifçe, Şuşunun Öyküsü ve Mavi Balon bloglarının sahiplerine çok teşekkür ediyorum. Beni mutlu ettiniz. Bu etkinlik sayesinde çocukluğumu hatırladım. Kart alırken,kart yollarken çok heyecanlanırdım. Bu duyguları hatırlattığı için sevgili Leylak Dalı'na çok teşekkür ederim.

PORTAKALLI ISPANAK SALATSI

Yapılışı: Ispanakların taze yapraklarını, tereyi, maydanozu, dereotunu iyice yıkayıp suyunu süzüyoruz. Başka yeşillikler de olabilir. Ben evdekileri kullandım. Suyu süzülen yeşillikleri çok ince olmayacak şekilde doğruyoruz. 1 tane kuru soğanı isterseniz yemeklik, isterseniz piyazlık doğruyoruz. Doğradıklarımızı bir kabın içine alıyoruz. 1 portakalın kabuğunu soyup, dış taraflarını ayırıyoruz. Benim gibi süslemek için kullanabilirsiniz. Portakalın içi kısmını küp küp doğruyoruz. Yeşillikler ve soğan ile karıştırıyoruz. Diğer taraftan zeytin yağını, tuzu, yarım limonu suyu, yarım portakal suyunu, çok az portakal kabuğu rendesini çırpıp salanın sosunu hazırlıyoruz. Doğranan malzemenin üzerine döküp karıştırıyoruz. Servis tabağına alıp portakallarla süslüyoruz. Afiyet olsun...

Bu tarif aslında benim damak zevkime pek uygun değil. Çünkü ben tatlı ile tuzluyu karıştırmayı sevmem. Bu tarifi http://mandalincikmazi.blogspot.com/ sabihi arkadaşım Yıldız Hanım'ın evsahipliği yaptığı "Portakallı ve Mandalinalı Lezzetler" etkinliği için uydurdum. Sonra yaptıktan sonra internete baktığımda yapanlar varmış. Ben etkinlikte yayınlanan tariflerden farklı olsun istemiştim. Umarım beğenilir.

TEŞEKKÜRLER....

Sevgili "Leylak Dalı"nın başlatmış olduğu yeni yıl kartları etkinliğine katılmıştım. Blog sahibi arkadaşlarıma kendi hazırladığım kartları yolladım. Onları hazırlamak çok eğlenceliydi benim için. Ama yayınlayan arkadaşlardan görüyorum kartlarımın üzerindeki pullar hep düşmüş. :( Ama önemli olan yerlerini bulması. Umarım hepsi ulaşmıştır adreslerine. Belki hala postada olanlar vardır diye bekledim şimdiye kadar. ama teşekkür etmenin zamanı geldi diye düşünüyorum.
Lalenin Bahçesi, Hep Süslüydüm, Define Adası, Hüznün Tadı, Sanat Notları, İçimden Çağlayanlar, Lezzetli Somunlar, Bir Adam Bir Kadın, Nazpek, Düşlerin Rengi, Robots, Doodles And Orange Bubbles bloglarının saiplerine çok teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettiniz arkadaşlarım...
Yalnız şimdi resmini yüklerken bir sorunla karşılaştım. Bir kart ulaştı elime. İçli dışlı bir kart bu. Dışında kırmızı zemin üzerine yılbaşı temalı kapı süsü var. İçine de yeşil bir kalemle bir şiir yazılmış. Arkadaşım ismi yazmış alta ama ben maalesef okuyamadım. Zarfında da ismini göremedim. Kendisine çok teşekkür ediyorum.

5 Ocak 2011 Çarşamba

AMA ÖNCE VE İLLA Kİ SAĞLIK OLSUN


Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
CAN YÜCEL..

4 Ocak 2011 Salı

ZEYTİNYAĞLI BEZELYE

Yapılışı: Orta boy 1soğanı yemeklik doğruyoruz. 2 tane orta boy havucu yuvarlak şekilde, 2 tane orta boy patatesi de küp küp doğruyoruz. Bir tencereye koyduğumuz bir miktar zeytinyağında soğanı hafif ölünceye kadar kavuruyoruz. Havuç ve patatesleri de tencereye atıyoruz. 1 yemek kaşığı domates salçasını ekleyip kavurmaya devam ediyoruz. 2 su bardağı kadar bezelyeleri ekleyip şöyle bir karıştırıyoruz. Yemeğe suyunu, tuzunu ve karabiberini ekleyip pişiriyoruz. Afiyet olsun...

3 Ocak 2011 Pazartesi

BİR DOSTU OLMALI İNSANIN..

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...


'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..

Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...

'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:

'Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!...'

Can Dündar

Fatma, Filiz, Müge, Feyza, Elif
 (saate bakmaksızın kapılarını çalabileceğim dostlarım)
Aslında güne de eşofmanla gidilmez ama çok hastaydım..:(
Toplanma nedeni: Filiz Hocamın günü
Zaman: Aralık ayı (malesef yeni yayınlayabiliyorum)
Aslında günümüz daha kalabalık.. Ama maalesef akşam yapmamız gerekti.. O nedenle bazı arkadaşlarımız gelemediler...

İkramlar..
Kıymalı pizza
Antep usulü sarma ve kuru dolma
Faik Hocamın(Filiz Hocamın eşi) prefiterolü
Makarna salatası

Elazığ usulü içli köfte

Bu şekerlerde miniklerimiz... Küçük Yaren'imiz eksik..
Oynamadan olur mu? Olmaaaaz.. Demet ve Nesibe arkadaşlarımız sayesinde ortamımız şenlendi...
Ocak ayının günü bendeyiz...

İRMİK HELVASI

Yapılışı: 100 gr margarini eritiyoruz. 2 su bardağı irmiği rengi esmerleşinceye kadar yağda karıştırarak kavuruyoruz. İçine istediğiniz kadar irice dövülmüş ceviz veya çam fıstığını ekliyoruz. Diğer taraftan bir tencerenin içine 3 buçuk su bardağı su veya süt koyuyoruz. İçine 2 su bardağına yakın toz şekeri ekleyip kaynatıyoruz. Ben sütle yapıyorum daha lezzetli olyor. Kavurduğumuz irmiğin içine yavaş yavaş döküyoruz. Karıştırmaya devam ediyoruz. İrmik sütü çekince göz göz oluyor. 1-2 dk.daha kavurup ocağın altını kapatıyoruz. Ilık servis ediyoruz. Afiyet olsun...

TARHANA ÇORBASI

Un tarhanası (anne eli) Denizli yöresinden

Yapılışı:  Tencereye 6 su bardağı su koyuyoruz. Et veya tavuk suyu olursa daha lezzetli olur. İçine 2-3 kaşık tarhanayı da ekliyoruz. İyice karıştırdıktan sonra biraz sıvı yağ, 1 kaşık domates salçası ve tuzunu ekleyoruz. Kaynayana kadar sürekli karıştırıyoruz. Karıştırmazsak topaklanır. Kaynayınca 3 diş ezilmiş sarımsağı ekleyip bir taşım daha kaynatıyoruz. Çorbamız hazır.. Afiyet olsun..

VEEE iŞTE KARŞINIZDA 2011......

2011... Mutluluk, sevgi, paylaşım, merhamet, barış, dostluk, sağlık, huzur, yenilenme, olumlu düşünme, sabır, yeni başlangıçlar, anlayış, empati, başarı, uğurlu, vefa, inanç, iyilikler, güzellikler yılı olsun inşallah... Farkındalığımızın arttığı bir yıl olsun...

FARK ETMELİ...
Fark Etmeli İnsan: Bir damlacık Sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli. Anne kar...nına sığarken dünyaya neden sığmadığını. Ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli. Henüz bebekken dünya benim! Dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların, her şeyi bırakıp gidiyorum işte! Dercesine apaçık kaldığını ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.

Baskın yeteneğini fark etmeli sonra. Azrail’in her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan. Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.

Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı. Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli. Evinde kedi, köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

Eşine seni çok seviyorum! Demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli. Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.

Fark etmeliyiz çok geç olmadan.

Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.

[ Can Yücel ]