özel günler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özel günler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
23 Ocak 2013 Çarşamba
MEVLİD-İ ŞERİFİNİZ MÜBAREK OLSUN...
O gelmeden önce Dünya yaşanmaz haldeydi. Korkunç bir karanlık insanları çevrelemişti. Alemlerin efendisi Hazreti Muhammet dünyaya teşrif ettiğinden beri yeryüzü aydınlandı, kalpler nurlandı. İşte 1441 yıl önce bugün doğdu peygamberimiz. Bu mübarek günde Rabbim tüm dualarımızı kabul etsin inşallah.
17 Haziran 2012 Pazar
BİR EVLAT NE ZAMAN BÜYÜR?
Bir evlat ne zaman büyür biliyor musunuz? "Baba limanı"ndan ayrıldığında büyür. Onun koruyucu kanatlarını eskisi kadar yakından hissedemediğimizde büyürüz biz çocuklar. Her ne kadar onlar nerede olurlarsa olsunlar o koruyuculuğu sergilemek isterler. Ama biz biliriz ki küçüklüğümüzdeki gibi düştüğümüzde bizi kaldıramazlar artık, ya da korktuğumuzda arkasına saklanamayız, ya da elinden tutup da sokakta gövde gösterisi yapamayız diğer çocuklara karşı. Zaman zaman çatışmaya düşeriz onunla. Özellikle yetişkinliğe geçiş dönemlerinde. Kendi doğrularımızı kabul ettirmekte zorlanırız. Çünkü o "Baba"dır. Onun doğruları tecrübeyle sabittir. Bazı babalar vardır, sevgilerini içte yaşarlar, pek dışarıya yansıtamazlar. Ama biz biliriz yine de bizi sevdiklerini...
BABACIĞIM, BENİM BABAM OLDUĞUN İÇİN, SEVGİNİ, İLGİNİ ESİRGEMEDİĞİN İÇİN, BANA VERMİŞ OLDUĞUN TÜM EMEKLER İÇİN SANA TEŞEKKÜR EDİYORUM BİTANEM. BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN..
SEVGİLİ KAYINPEDERİM, BABACIM, AİLENİZE KATILDIĞIM İLK GÜNDEN BERİ GÖSTERMŞ OLDUĞUN SEVGİ VE SICAKLIĞIN İÇİN SANA DA TEŞEKKÜR EDİYORUM CANIM. SENİN DE BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN..
SEVGİLİ EŞİM, CANIMIN İÇİ, UZUN ZAMAN SONRA KIZINLA GEÇİRECEĞİN İLK BABALAR GÜNÜN OLACAK BUGÜN. KARNIMDAKİ YAVRUMUZLA BEN BABALAR GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ AŞKIM..
MİRAÇ GECESİ
Geç de olsa herkesin Miraç Kandilini kutluyorum. Rabbim hepimizin dualarını kabul etsin inşallah.
yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki
erdemlere yükselişten her şeyin sahibi olan Yüce Allah'a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini hatırlatmaktadır. Bu gecede farz kılınan ve bizzat Peygamberimizin tarafından mü'minlein miracı olarak nitelendiren namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.
Arapça'da merdiven, yukarı
çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in
göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten
bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir.
Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s)
Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu
aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz.
Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac
olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis
ayrıntılı biçimde anlatılır.
Miraç Kandili , Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Mirac Gecesinin ertesi günü , Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac'ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir.
Miraç Kandili , Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Mirac Gecesinin ertesi günü , Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac'ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir.
3 Haziran 2012 Pazar
VASİYET
21 Mayıs 2012 Pazartesi
BUGÜN AŞKIMIN DOĞUM GÜNÜ-20.05.2012
Mutlu Yıllar
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana …
Can YÜCEL
AŞKIM, NİCE MUTLU YILLARA, BİRLİKTE YAŞLANMAYA.. SENİ SEVİYORUM CANIM ... İYİ Kİ VARSIN...
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına
Bir renk de kendinden kat
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak
Kapat gözlerini bir hikâye yarat
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana …
Can YÜCEL
AŞKIM, NİCE MUTLU YILLARA, BİRLİKTE YAŞLANMAYA.. SENİ SEVİYORUM CANIM ... İYİ Kİ VARSIN...
20 Mayıs 2012 Pazar
DÜN ATAM'IZIN DOĞUM GÜNÜYDÜ
Atatürk'ün doğum günü ile ilgili bir anı aktaracağım sizlere. Daha ayrıntılı bilgiyi şu sayfadan edinebilirsiniz.
"Bir gün Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak, Atatürk’e bir evrak getirdi. Belge, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nden geliyordu. Bir ansiklopedide yer alacak biyografisi için Cumhurbaşkanı Atatürk’ün tam doğum tarihinin bildirilmesi rica ediliyordu.
Atatürk düşündü fakat doğum gününü tam olarak bilmiyordu. Aklında mayıs ayı kalmıştı.
Özel Kalem Müdürü Soyak’a döndü, “bu bir 19 Mayıs günü neden olmasın” dedi. Yani ulusal kurtuluş savaşının miladı olan tarih…
İlginçtir, Atatürk’ün doğum tarihinin yazıldığı resmi evrak İngiliz büyükelçiliğine
10 Kasım 1936 tarihinde gönderildi. Yani Atatürk’ün ölümünden tam iki yıl önce: “Reisi Cumhur Atatürk 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuştur.”
Bu tarihten önce Atatürk’ün doğum tarihi konusunda bir kesinlik yoktu. Örneğin, Çankaya Köşkü yaverlik dairesi Atatürk’ün doğum tarihi hakkında sorulan bir soruya 1880 olarak yanıtlamıştı. Halkevlerinin çalışmalarında da bu tarih kabul görmüştü.
Bazı kaynaklara göre ise doğum tarihi 13 Mart 1881 idi. Bu kafa karışıklığını Atatürk ölümünden iki yıl önce kendisi düzeltti…"
İşte, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başlangıç tarihini kendi doğum günü sayan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk kendini Türk milletine böyle adamıştı. İyi ki vardı, iyi ki bu topraklar için, bu millet için mücadele etti. Ruhun şad olsun Atam...
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA , GENÇLİK VE SPOR BAYRAMIMIZ TEKRAR KUTLU OLSUN. BİZ ATATÜRK GENÇLERİ OLARAK ONUN BİZE EMANET ETTİĞİ BU CUMHURİYETİ, BU TOPRAKLARI CANIMIZ PAHASINA KORUYACAĞIZ. BU GÜCÜ DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDAN ALIYORUZ.
"Benim naçiz vücudum bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." M. K. ATATÜRK
18 Mayıs 2012 Cuma
KARDELENLER SENİ UNUTMAYACAK
Bu fotoğrafın çekildiği zamanı eminim herkes hatırlamıştır. 17 yıldır savaştığı kanserle mücadelesinin son zamanlarında "erkenekon" davası sebebiyle evinde arama yapılırken gazetecilere "Yeter artık, bir mola verin!" diyordu. Ama kendisi tam bir mola verdi bu olaylardan sonra hayata. Süresiz bir mola.... Hayatının son anlarını eminim hiç yaşamak istemezdi. Ama onu kardelenleri unutmayacaktır eminim. Yattığın yer Cennet olsun Sevgili Türkan Saylan, her zaman parlayan bir yıldızsın ...Huzur içinde ol...
14 Mayıs 2012 Pazartesi
İLK ANNELER GÜNÜ HEDİYEM..
Rabbim izin verirse bebeğimizi kucağımıza almaya 3,5 ay var. Ama sevgili eşim dünkü anneler gününü bu güzel gülü hediye ederek beni çok mutlu etti. Teşekkürler Aşkım..
Bu arada başta Birtanem Annecim ve Sevgili Kayınvalidem olmak üzere tüm annelerin geçmiş anneler gününü kutluyorum. Dün bizim için baya yoğun bir gündü. O nedenle dün yazı yayınlayamadım.
6 Mayıs 2012 Pazar
SINIRLARIN ÖTESİNDE YAŞAYIN...
Sokrates bir gün derste öğrencilerine birer beyaz kâğıt dağıtır ve üzerine bir d…aire çizmelerini ister.
Dairenin tam ortasına da bir nokta koymalarını söyler… Ve “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz” diye sorar.
Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur… Ve sonra, “Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi dünyanızın merkezisiniz” der.
Daha sonra, “Şimdi daireyi silin. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz…
…
Baktığımız zaman, gerçekten de insanların hayatlarını, düşünce yapılarına göre oluşturduklarıyla sınırladıklarını görebiliriz.
İnsanlar başlangıçta, bir şeyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama, ancak, hayali bir engele ulaşana kadar devamlı ilerler.
Sonra kendi dayattıkları, sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, hayat tabakasını olduğu gibi kabul ederler.
Kendilerini düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koydukları sınırların ötesine geçemezler.
…
-O sebeple de bizler hayatta ancak kendi oluşturduğumuz sınırlarımız kadarız.
Oluşturabildiğimiz sebepler kadarız. Bize verilen sorumluluk kadarız. Cevaplarını aradığımız sorularımız kadarız.
-Tercih ettiklerimiz kadarız. Seçeneklerimiz kadarız. Algıladıklarımız kadarız. Merak ettiklerimiz kadarız.
-Düşündüklerimiz kadarız. Yaptıklarımız kadarız. Hayatta oluşturduğumuz eylemlerimiz kadarız.
Dairenin tam ortasına da bir nokta koymalarını söyler… Ve “Büyük mü yoksa küçük mü bir daire çizdiniz” diye sorar.
Bazıları küçücük bir daire çizerken bazıları tüm kağıdı doldurmuştur… Ve sonra, “Dairenin, tam ortasındaki nokta sizsiniz. Daire ise sizin yaşadığınız hayata koyduğunuz sınırlamayı temsil eder. Siz kendi dünyanızın merkezisiniz” der.
Daha sonra, “Şimdi daireyi silin. Geriye sadece nokta kaldı. Şimdi sınırı olmayan bir dairenin merkezindesiniz…
…
Baktığımız zaman, gerçekten de insanların hayatlarını, düşünce yapılarına göre oluşturduklarıyla sınırladıklarını görebiliriz.
İnsanlar başlangıçta, bir şeyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama, ancak, hayali bir engele ulaşana kadar devamlı ilerler.
Sonra kendi dayattıkları, sınırlayıcı bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, hayat tabakasını olduğu gibi kabul ederler.
Kendilerini düşüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koydukları sınırların ötesine geçemezler.
…
-O sebeple de bizler hayatta ancak kendi oluşturduğumuz sınırlarımız kadarız.
Oluşturabildiğimiz sebepler kadarız. Bize verilen sorumluluk kadarız. Cevaplarını aradığımız sorularımız kadarız.
-Tercih ettiklerimiz kadarız. Seçeneklerimiz kadarız. Algıladıklarımız kadarız. Merak ettiklerimiz kadarız.
-Düşündüklerimiz kadarız. Yaptıklarımız kadarız. Hayatta oluşturduğumuz eylemlerimiz kadarız.
SINIRLARIN ÖTESİNDE YAŞAMANIZ DİLEĞİĞİYLE HIDIRELLEZ BAYRAMININZ KUTLU OLSUN....
24 Nisan 2012 Salı
23 NİSAN KAHVALTISI
Eger bir gun yolunuzu kaybederseniz...;
Bir cocugun gozlerinin icine bakin!
Cunku;
Bir cocugun,bir yetiskine her zaman ogretebilecegi 3 sey vardir:
1-Nedensiz yere mutlu olmak,
2-Her zaman mesgul olabilecek birsey bulmak,
3-Ve elde etmek istedigi sey icin var gucuyle dayatmak
Bir cocugun gozlerinin icine bakin!
Cunku;
Bir cocugun,bir yetiskine her zaman ogretebilecegi 3 sey vardir:
1-Nedensiz yere mutlu olmak,
2-Her zaman mesgul olabilecek birsey bulmak,
3-Ve elde etmek istedigi sey icin var gucuyle dayatmak
Taner Bey'den Müge Hanım'a ve bebişine 23 Nisan tatiline özel yumurtalı tost...
Bu güzel tost için eşime teşekkür ediyorum..
23 Nisan 2012 Pazartesi
NEDEN ÇOCUKLARIN BAYRAMI?
Atatürk, bütün çocukları çok sever, onlarla yakından ilgilenir, sorunlarının giderilmesi için her türlü çabayı göstermekten geri kalmazdı.
Savaş yıllarının en kötü koşullarında bile, çocuklarla yakından ilgilenmiş, bir çok çocuğu koruması altına almıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yapılan çalışmaları sürekli takip ederek, bu kurumun işlevini tam anlamıyla yerine getirebilmesi için büyük gayret sarfetmiştir.
Büyük Önder Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü. Çağdaş ve mutlu bir Türkiye’yi çocuklarda görür, her fırsatta çocuklarla sohbet etmekten hoşlanır, adeta onlarla dertleşirdi. Gittiği yerlerde bulunan korunmaya muhtaç çocukların barındırıldıkları yurtları ziyaret ederek, onlara çeşitli hediyeler verirdi. Ülkenin gelişip yükselmesinin çocukların iyi şekilde yetiştirilmesiyle sağlanabileceğine inanır, bu nedenle de milli eğitim işleriyle yakından ilgilenirdi.
Atatürk, Türk çocuklarının bütün zorlukları aşabilecek kabiliyette olduğuna inanmış, bağımsızlığın ve millet iradesinin en üst seviyeye çıktığı kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günü Türk çocuklarına armağan etmiştir. Geleceğin teminatı olarak gördüğü çocuklara olan güvenini her fırsatta dile getirmiş, 1922 yılında Bursa ilini ziyaretleri sırasında kendisini karşılayan, çocuklara şöyle seslenmiştir; “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
Atatürk, TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederek çocuklara verdiği önemi ve çocuklara duyduğu güveni ortaya koymuş, Türkiye’nin geleceğini emanet ettiği çocuklara en iyi eğitimin, bilimin ışığında verilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirerek, bütün imkanların bu doğrultuda seferber edilmesi talimatını vermiştir.
23 Nisan 1924’te, 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar veren Atatürk, 23 Nisan 1929’da bu bayramı çocuklara armağan ederek, dünyada bir eşi ve benzeri daha bulunmayan eşsiz bir davranış örneği sergilemiştir
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN ÇOCUKLAR!!
Savaş yıllarının en kötü koşullarında bile, çocuklarla yakından ilgilenmiş, bir çok çocuğu koruması altına almıştır. Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yapılan çalışmaları sürekli takip ederek, bu kurumun işlevini tam anlamıyla yerine getirebilmesi için büyük gayret sarfetmiştir.
Büyük Önder Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü. Çağdaş ve mutlu bir Türkiye’yi çocuklarda görür, her fırsatta çocuklarla sohbet etmekten hoşlanır, adeta onlarla dertleşirdi. Gittiği yerlerde bulunan korunmaya muhtaç çocukların barındırıldıkları yurtları ziyaret ederek, onlara çeşitli hediyeler verirdi. Ülkenin gelişip yükselmesinin çocukların iyi şekilde yetiştirilmesiyle sağlanabileceğine inanır, bu nedenle de milli eğitim işleriyle yakından ilgilenirdi.
Atatürk, Türk çocuklarının bütün zorlukları aşabilecek kabiliyette olduğuna inanmış, bağımsızlığın ve millet iradesinin en üst seviyeye çıktığı kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günü Türk çocuklarına armağan etmiştir. Geleceğin teminatı olarak gördüğü çocuklara olan güvenini her fırsatta dile getirmiş, 1922 yılında Bursa ilini ziyaretleri sırasında kendisini karşılayan, çocuklara şöyle seslenmiştir; “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
Atatürk, TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederek çocuklara verdiği önemi ve çocuklara duyduğu güveni ortaya koymuş, Türkiye’nin geleceğini emanet ettiği çocuklara en iyi eğitimin, bilimin ışığında verilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirerek, bütün imkanların bu doğrultuda seferber edilmesi talimatını vermiştir.
23 Nisan 1924’te, 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar veren Atatürk, 23 Nisan 1929’da bu bayramı çocuklara armağan ederek, dünyada bir eşi ve benzeri daha bulunmayan eşsiz bir davranış örneği sergilemiştir
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN ÇOCUKLAR!!
15 Nisan 2012 Pazar
İYİ Kİ DOĞMUŞUM BEN...
Ve hayat hak ettiği gibi yaşandığında güzel...
Kimseyi değiştiremezsin hayatta
Ve kimse için de değişmemelisin.
Kimliğini kaybettiğin an, hayatını çöpe attın demektir.
İstemediğin sürece hiçbir şey için ödün vermeyeceksin hayatta. Gün gelir verecek bir şeyin kalmaz çünkü.
Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sen! Sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaklardır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle. Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil. Herkesin gidebileceği bir yol vardır. Sen yeterki yanında yer ayırmayı bil. Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için mecburi..Seninle gelmek isteyenleri yanına al. Belki birlikte daha bir çok şey katabilirsiniz bu hayata. Yanında seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat insanlarla güzel.
Ve hayat hakettiği gibi yaşandığında güzel...
32 yaşıma girdim bugün. Hayatı hakkını vererek yaşamaya çalıştım şimdiye kadar. Çok şükür Rabbime hep güzel şeyler ve güzel insanlar karşıma çıkardı. Tabi olumsuz durumlarım, çok üzüldüğüm dönemlerim oldu. Ama bunları atlatabilme gücünü sevdiklerimle birlikte buldum. 32 yaşımda içimdeki küçük kalple birlikte sanki yeniden doğmuş gibiyim. Yine çok şükür ki bu güzelliği yaşıyorum. İyi ki doğmuşum diyorum.. Her zaman yanımda olan canım aileme; hayatımı anlamlandıran, mutluluğu bana tattıran biricik eşime; desteklerini hissettiğim sevgili dostlarım ve arkadaşlarıma teşekkür ederim...
Kimseyi değiştiremezsin hayatta
Ve kimse için de değişmemelisin.
Kimliğini kaybettiğin an, hayatını çöpe attın demektir.
İstemediğin sürece hiçbir şey için ödün vermeyeceksin hayatta. Gün gelir verecek bir şeyin kalmaz çünkü.
Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sen! Sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaklardır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle. Yolun bitimine kadar gelmeleri şart değil. Herkesin gidebileceği bir yol vardır. Sen yeterki yanında yer ayırmayı bil. Ne sen kimse için mecburi istikametsin, ne de bir başkası senin için mecburi..Seninle gelmek isteyenleri yanına al. Belki birlikte daha bir çok şey katabilirsiniz bu hayata. Yanında seni mutlu ettiği sürece kalsın hayatında, zorlama kendini.
Hayat rahat insanlarla güzel.
Ve hayat hakettiği gibi yaşandığında güzel...
32 yaşıma girdim bugün. Hayatı hakkını vererek yaşamaya çalıştım şimdiye kadar. Çok şükür Rabbime hep güzel şeyler ve güzel insanlar karşıma çıkardı. Tabi olumsuz durumlarım, çok üzüldüğüm dönemlerim oldu. Ama bunları atlatabilme gücünü sevdiklerimle birlikte buldum. 32 yaşımda içimdeki küçük kalple birlikte sanki yeniden doğmuş gibiyim. Yine çok şükür ki bu güzelliği yaşıyorum. İyi ki doğmuşum diyorum.. Her zaman yanımda olan canım aileme; hayatımı anlamlandıran, mutluluğu bana tattıran biricik eşime; desteklerini hissettiğim sevgili dostlarım ve arkadaşlarıma teşekkür ederim...
8 Mart 2012 Perşembe
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Kadınları el üstünde tutmayıp da ayaklar altına alanlar utansın ! Kadına el kaldıranlar utansın! Ne yazık ki sizlere kadınlara karşı uygulanan şiddetle ilgili dünya çapında bazı veriler aktaracağım.durum içler acısı!
Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur.
Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır.
Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyar dolardır.
Küresel olarak, on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır.
En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal şeklidir.
Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmektedir . Bu oran, 15 saniyede bir kız çocuğudur.
Sistematik tecavüz yeryüzündeki birçok çatışmada bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda soykırımı (1994) esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir.
Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Ama diğer taraftandan kendi ayakları üstünde duran, onurlu bir şekilde her türlü şerefsizlikle mücadele eden, kendini ispatlamış, azimli, başarılı kadınlar da var. Bu kadınları ve kadınlara bu mücadelesinde destek olan tüm erkekleri tebrik ediyorum.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN....
Ama diğer taraftandan kendi ayakları üstünde duran, onurlu bir şekilde her türlü şerefsizlikle mücadele eden, kendini ispatlamış, azimli, başarılı kadınlar da var. Bu kadınları ve kadınlara bu mücadelesinde destek olan tüm erkekleri tebrik ediyorum.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN....
10 Şubat 2012 Cuma
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN ANNEM
Anneciğim, bitanem, gözümün nuru, canım, sırdaşım, destekçim, beraber gülüp eğlendiğim, yeri geldiğinde gözyaşlarımızın iç içe geçtiği eşsiz kadın..
Bu dünyaya gelişinin yıl dönümüne geldik yine, göz açıp kapayana geçiyor yıllar.. Ama her seferinde daha dolu dolu, daha güzel anılar katarak ilerliyoruz yolumuzda..
Sözün özü annem, her zaman söylüyorum ve her zaman söyleyeceğim.. Senin gibi bir annem olduğu için çok şanslıyım..
Seni çok ama çok seviyorum.. Yüzün hep gülsün.. Doğum günün kutlu olsun.. Nice mutlu senelere annem..
Bu dünyaya gelişinin yıl dönümüne geldik yine, göz açıp kapayana geçiyor yıllar.. Ama her seferinde daha dolu dolu, daha güzel anılar katarak ilerliyoruz yolumuzda..
Sözün özü annem, her zaman söylüyorum ve her zaman söyleyeceğim.. Senin gibi bir annem olduğu için çok şanslıyım..
Seni çok ama çok seviyorum.. Yüzün hep gülsün.. Doğum günün kutlu olsun.. Nice mutlu senelere annem..
24 Kasım 2011 Perşembe
ÖĞRETMENLER GÜNÜ...
"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir." Öğretmenlik mesleğine ve eğitime verilen değerin azaldığı şu günümüzde bu sözün manasını anlamaya o kadar çok ihtiyacımız var ki... Öğretmenlerimizin değerinin bilindiği bir Türkiye hayali ile yaşıyorum. Meslektaşlarımın gününü kutluyorum....
10 Kasım 2011 Perşembe
DAİMA İÇİMİZDESİN....
Bugün ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73. yıl dönümü. Onun, Türk milleti için yaptıklarını hiçbir zaman unutmayacağız. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle bu millet ona çok şey borçludur. O her zaman bizim kalbimizde yaşayacaktır.
4 Kasım 2011 Cuma
BAYRAMLAŞALIM...
Şu mübarek günde küsmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım
Tanrı selamını kesmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım
Yar köyde ben burda peri perişan
Var mı bizim gibi bu derde düşen
Nasib eyle Mevlam yare kavuşam
Uzat ellerini bayramlaşalım
Eller al giyinmiş gider bayrama
Şu gurbet ellerde girdim yaslara
Selam olsun sıladaki dostlara
Uzat ellerini bayramlaşalım
Mor gülüm de al güllere yakışır
Yavrularım yollarıma bakışır
Bayram gelir küskünler barışır
Uzat ellerini bayramlaşalım
29 Ekim 2011 Cumartesi
CUMHURİYET BAYRAMIMIZ "KUTLU" OLSUN
- "Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız." 1923 / Mustafa Kemal Atatürk
- "Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir." 1926 / Mustafa Kemal Atatürk
- "Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir. "Mustafa Kemal Atatürk
29 Ağustos 2011 Pazartesi
ÇİFTE BAYRAM
RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
HERKESE İYİ BAYRAMLAR
“30 Ağustos Zaferi, Türk Tarihi’nin en önemli dönüm noktasıdır. Ulusal tarihimiz çok büyük, parlak zaferlerle doludur, ama Türk Ulusu’nun burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir akım vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Besbelli ki yeni Türk Devleti’nin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı, ölümsüz yaşayışı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu göklerde uçuşan şehit ruhları, devletimizin, cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır.”
M. K. ATATÜRK
ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...
Ramazan ayını geride bıraktık. Sıcak yaz günlerinde oruç tutmak belki biraz zor geldi ama Rabbim sabrını da verdi. Bedenlerimiz ve ruhlarımız detoks yaptı. Bir bakıma hayat biraz yavaşlıyor bizler için; bir bakıma da iftar davetleri ile hareketleniyoruz. Yenilenmiş bir şekilde hayata kaldığımız yerden devam ediyoruz. Allah herkesin tuttuğu oruçları kabul etsin.
Aynı zamanda yaz mevsimi de geride kaldı. Haziran aylarında daha hala yağmurlu havalarla haşır neşirken "Yaz hiç gelmeyecek galiba" derken bir yaz daha bitti. Hem de baya sıcak bir yazdı. Evde olanlar için pek bir sorun yoktu da; işine gücüne gidenler için zor olmuştur sanırım. Aklıma Yaşar'ın "Yaz Bitti" şarkısı geldi.
Bayramdan sonra evlerde okul telaşı başlayacak. Okula yeni başlayan minikler, bir sınıf atlayıp bir yaş daha büyüyen abiler ablalar ve biz öğretmenler için bir telaştır alıp başını gidecek. Bir heyecan saracak içimizi. Okul alışverişleri yapılacak. "Yaşasın okulumuzu" şarkısını söyleyeceğiz.
26 Ağustos 2011 Cuma
KADİR GECENİZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN..
Allahım, tüm ulusumuza barış ihsan eyle, birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi, dayanışmamızı arttır. Topraklarımızı, yuvamızı bereketlendir. Açlık ve sefalet içinde olanlara yardım et. İşlerimizi yoluna sokacak, borçlarımızı ödeyecek helal kazanç kapıları aç. Evsizlere ev sahibi olmayı nasip et. Çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını arttır, vatana millete, anne ve babalarına hayırlı evlatlar olarak yetşimelerini nasip et. Çocuk hasreti çeken kullarına bu mutluluğu yaşamalarını nasip et. Kalplerimizi ve evlerimizi huzur, mutluluk ve Senin imanınla doldur. Dertli olan kullarına derman, hasta olan kullarına şifa ver. Günahlarımızı bağışla.Yerin ve göğün yaratısı olan Rabbim, hayır ve şer Sendendir, her türlü sıkıntıdan, beladan sana sığınırız. Dualarımızı kabul et Allahım...
Bu mübarek Kadir gecesini en iyi şekilde geçirmenizi, Kadir gecesinin herkes için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Rabbim dualarımızı kabul etsin inşallah...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)